31 Mayıs 2007 Perşembe

Şeytanın Bir Silahı Romantizm

Din ahlakından uzak toplumlarda çoğu zaman doğrular yanlış, yanlışlar ise doğru olarak tanıtılır. Allah'ın hoşnut olmayacağı, hatalı bir tavır takdir ve teşvik görürken, güzel bir tavır ise son derece sıradan karşılanabilir, hatta eleştiri konusu olabilir. Eğri ve doğruların birbiriyle karışması, dinden uzak yaşayan toplumlarda sıkça rastlanan hatta genel yapıyı oluşturan bir durumdur.

Romantizm de "doğru" zannedilen yanlışlıklardan biridir. Romantizm cahiliye toplumları içinde şefkatli, iyi insanlara has, güzel bir özellik gibi gösterilir. Oysa bir insanın karşılaştığı olaylara duygusal bir yaklaşım göstermesi, kitap boyunca tüm detayları ile inceleyeceğimiz gibi, her yönden son derece tehlikelidir. Çünkü romantizm, insanlar için en önemli ve hayati özelliklerden biri olan "aklı" tamamen devre dışı bırakır.

Bu kitapta romantizm gibi bir konunun işlenmesindeki amaç, tehlikesiz gibi yansıtılan ama aslında insanlara umulmadık zararlar veren bir konuya dikkat çekmektir. Sıradan bir karakter özelliği zannedilen romantizmin, içten içe gerek toplumlar gerekse bireyler için ne kadar ciddi bir tehdit oluşturduğunu gözler önüne sermektir. Ve elbette bu tehlikeden kurtulmanın ne kadar kolay olduğunu, Allah'ın tüm insanlara gönderdiği bir rehber olan Kuran'a uyulduğu takdirde insanın duygularının aklının önüne geçemeyeceğini örneklerle göstermektir.


Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun. Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64)

İnsanları din ahlakından uzaklaştıran, gerçek Rabbimiz olan Allah'a kulluk etmekten alıkoyan, dahası onların başına sayısız acılar ve belalar getiren sinsi bir tehlike vardır. Bu tehlike, yaşamın çok farklı alanlarında, çok farklı uygulamalarla karşımıza çıkabilir. Kimi zaman bir faşistin sıkılmış yumruğu bu tehlikeye işaret eder, kimi zaman bir komünistin söylediği marş aynı tehlikenin izlerini taşır, kimi zaman da sevdiği kıza aşk mektubu yazan bir gencin sözleri bu tehlikeden kaynaklanır.

Bu tehlikenin en önemli yönü ise, insanların ezici bir bölümünün bunu bir tehlike olarak görmemesidir. Bunun, Kuran ahlakına tamamen aykırı ve zıt bir ruh hali olduğunu da yine çok az insan fark eder. Hatta insanların çoğu, bu ruh halini bir tehlike ve hata olarak değil, takdir edilmesi ve yaşanması gereken bir meziyet olarak görürler.

Bu tehlike, insanları akıllarına göre değil de hislerine, yani; tutkularına, öfkelerine, zaaflarına ve inatlarına göre yaşamaya yönelten duygusallıktır.

Duygusallık, dünya üzerinde yüzmilyonlarca insanı etkisi altına almış bir cahiliye kültürüdür. Gerçekte, şeytan tarafından insanlığı Allah'ın yolundan alıkoymak için kullanılan silahlardan biridir. Çünkü duygusallığın pençesine düşmüş her insan, aklını kullanamaz hale gelir. Aklını kullanmadığında ise, ne kendisini yaratmış olan Allah'ı fark edebilir, ne O'nun delilleri ve hikmetleri üzerinde düşünebilir, ne de Kuran ahlakının inceliklerini kavrayıp yaşayabilir. Çünkü din ahlakının yaşanması akılla mümkündür ve Allah Kuran'ı, "ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye" indirmiştir. (Sad Suresi, 29)

Kısacası, duygusallık hastalığı tedavi edilmeden bir insanın dini gerçek anlamda kavraması ve yaşaması mümkün değildir. Dahası, duygusallık hastalığı tedavi edilmeden, dünyadaki sayısız çatışmanın, insanların kendi kendilerine yaptıkları zulmün, sebepsiz acı, hüzün ve saldırganlığın da ortadan kalkması mümkün değildir.

O nedenle bu kitapta duygusallığı ele alacak, bu cahiliye kültürünün yakın tarihte ve günlük hayatımızdaki bazı örneklerini inceleyeceğiz. Hiç kimsenin kendisini bu tehlikeden uzak görmemesi ve şeytanın her insanı sokmaya çalıştığı bu batağa karşı herkesin dikkatli olması gerekmektedir.

Hiç yorum yok: