31 Mayıs 2007 Perşembe

Din Adı Altında Uygulanan Romantizm


Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)

Romantizm başlı başına bir ideoloji veya dünya görüşü olmaktan ziyade, çeşitli ideoloji ve dünya görüşlerine nüfuz eden, onlara duygusal bir atmosfer veren, bu yolla insanları akılcılıktan uzaklaştıran bir etkidir. Faşizm veya komünizm gibi tamamen din dışı ve sapkın ideolojilere nüfuz ettiği gibi, bazen sözde din görüntüsü altında da insanları etkiler.

Bu konuya girmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus vardır: Din adı altında ortaya çıkan bir hareket, kimi zaman samimi anlamda dindar olmayabilir. Aksine, tarihte dine ve dindarlara zarar vermek için din ve Allah adıyla ortaya çıkan pek çok kişi, grup ve düşünce olmuştur. Allah Kuran'da bunun bazı örneklerini bize bildirmektedir. Örneğin Allah'ın Semud kavmine elçi olarak gönderdiği Hz. Salih peygamberi öldürmek için plan kuran çete, bu işi tasarlarken kendi aralarında Allah adına and içmişlerdir:

Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yokoluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim." (Neml Suresi, 49)

Peygamberlere karşı çıkan müşrik kavimler, büyük bir saygısızlıkla onları sık sık "Allah'a karşı yalan uydurmakla" suçlamışlardır ki, bu kendilerini sözde, Allah'a inanan dindar insanlar olarak gördüklerini gösterir. (Şura Suresi, 24) Yeryüzünde kendi ilahlığını iddia edecek kadar büyük bir sapkınlık içinde olan Firavun�un da benzer bir iftirada bulunduğu ayette şöyle bildirilmiştir:

Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." (Mümin Suresi, 26)

Bu durum, insanların din adı ve görüntüsü altında aslında dinle ilgisi olmayan birtakım sapkın düşünce ve eylemler içinde bulunabildiklerini göstermektedir. İşte romantizm de, dinle ilgisi olmadığı halde dinin bir parçası sanılan bu sapkınlıkların başında gelir.

Dinle romantizmin birbirine nasıl karıştırıldığını anlamak için, dinin temeli olan "ihlas" kavramını iyi kavramak gerekir. İhlas, bir işin sadece ve sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapılmasıdır. Bir iş ancak ihlaslı olarak yapılırsa ibadet olur ve Allah Katında değer kazanır. Örneğin namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, Allah yolunda çaba harcamak ve tüm diğer ibadetler, Allah'ın rızasını kazanmak kastıyla yapıldığı takdirde ibadet olur. Allah Kuran'da "işte şu namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar" (Maun Suresi, 4-6) buyurarak, Allah rızası için yapılmayan ibadetin geçersizliğini bildirmiştir.

Romantizmin dini çarpıtması da bu şekilde olur. Dini, Allah'ın rızasından başka bir amaca yönlendirir: İnsanlara dini, Allah'ın rızası için değil de, kendi duygusal ihtiyaçlarını tatmin etmek için yaşatır.

Romantizm bu ince ama çok önemli olan ayrımı ortadan kaldırarak, insanları tamamen yanlış bir din anlayışına sürüklemektedir. Bunun doğal bir sonucu, mistisizmdir. İhlas ortadan kalktığında ve din (Allah�ın dinini tenzih ederiz) bir tür "psikolojik rahatlama" aracı olarak görülmeye başlandığında, insanları bu psikolojiye daha fazla sokacak mistik etkenler devreye girer.

Romantik din anlayışı ile Kuran'da Allah'ın bize öğrettiği ve Peygamber Efendimiz (sav)�in yaşamında en güzel örneğini gördüğümüz gerçek dini karşılaştırdığımızda fark çok açık olarak ortaya çıkmaktadır:

1. Kuran'da Allah insana aklını kullanmasını, düşünmesini, Allah'ın yarattıklarını incelemesini ve bu akıl yoluyla iman etmesini emretmektedir. Oysa romantik din anlayışında akıl devreden çıkar. İnsanlar düşünmeye değil, düşünmemeye yöneltilir.

2. Romantik din anlayışlarının çoğunda, insanın kendisine zulmetmesi, acı çektirmesi makbul bir davranış olarak görülür. Örneğin, kendilerini çarmıha gererek Hz. İsa'ya yakınlaştıklarını düşünen Hıristiyanlar vardır. Budizm gibi Uzakdoğu dinlerinde aç kalmak, rahatsız yerde uyumak gibi "kendine zulüm" örnekleri kutsallaştırılır. Oysa Kuran'da insanın kendisine acı çektirmesi gibi bir anlayış kesinlikle yoktur. Bir ayette geçen "şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar" hükmü (Yunus Suresi, 44) romantizmin bu çarpık anlayışını en güzel şekilde ifade etmektedir.


Batıl dinlerin çoğunda insanların kendi bedenlerine zarar vermeleri makbuldur. Üstelik bunu din adına yaparlar. Oysa bu romantik din anlayışının bir sonucudur.

Özetle, romantik din anlayışı, insanların nefsinde bulunan; düşünmeme, gerçeklerden kaçma, insanları putlaştırma, nostalji, kendi kendini küçük düşürme ve kendine acı çektirme gibi eğilimleri tatmin eden ve gerçek dine tamamen ters pek çok inanç ve uygulama içeren batıl bir sistemdir.

İnsanlar, Allah'ın kendilerinden ne istediğini öğrenip uygulayacakları yerde, atalarından kendilerine miras kalan düşünce kalıplarını ve davranış şekillerini devam ettirirler. İçinde bulundukları şartları akılcı olarak değerlendirip ona göre davranmak yerine, geleneklerinde var olan kuralları ve anlayış şekillerini aynen muhafaza ederler. Bu da Allah'ın Kuran'da şiddetle uyardığı bir sapkınlıktır. Kuran'da bu konuyla ilgili çok sayıda ayet vardır; bunlardan birkaçı şöyledir:

Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)

Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)

Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)

SONUÇ

Bir insanın Allah'ın istediği gibi salih bir imana sahip olabilmesi için, romantizm bataklığından kurtulması zorunludur. "Şüphesiz Allah, hakkın ta kendisidir..." (Hac Suresi, 62) ayetinde buyurulduğu gibi Allah, gerçeğin ta kendisidir ve bunu kavrayabilmek için "gerçekçi" olmak gerekir. Romantizme kapılan insanlar ise, ya romantik milliyetçilik, komünizm gibi sapkın ideolojilerden etkilenirler, ya dini romantik bir bakış açısıyla yorumlayıp akıldan ve ihlastan uzaklaşırlar ya da kitabın sonraki bölümlerinde inceleyeceğimiz türden romantik sevgi anlayışının etkisine girerler.

Dini yaşamaya başlasalar bile, romantizmin verdiği çalkantılı ruh hali sebebiyle, bu konuda kararlı ve istikrarlı olamazlar. Romantik bazı etkenlerle dini yaşamaya başlayan, ama kısa bir süre sonra bundan vazgeçen ve yeniden din dışı hayata dönen pek çok insan vardır.

Halbuki Allah, insana şöyle emretmektedir:

(Allah) Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)

Hiç yorum yok: